Çatlak Duvarlar, kentsel dönüşüm projelerinin İstanbul’un kenar mahallelerinde yarattığı travmatik sonuçları ele alan bir dram. Film, özellikle yaşam alanları ellerinden alınan insanların yaşadığı duygusal zorlukları, kaybettikleri kimlikleri ve hayata karşı verdikleri mücadeleyi mercek altına alıyor. Yönetmen, izleyicilere bu sürecin sadece fiziksel değil, ruhsal bir yıkıma da yol açtığını gösteriyor. Vurguladığı hikaye ile mevcut sosyal yapıların sorgulanmasına neden olan film, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın önemine dikkat çekiyor. Çatlak Duvarlar, güçlü performansları ve etkileyici anlatımıyla dikkat çekiyor.
Filmde yer alan oyuncular, performanslarıyla dikkat çekiyor. Özellikle Ayşe karakterine hayat veren Melike Güner, duygusal derinliğiyle izleyicinin kalbine dokunuyor. Zeynep’i canlandıran genç yetenek Ela Sümer, izleyicilerin gözünde geleceğin yıldızı olarak parlıyor. Ali karakterini oynayan Mert Yıldırım ise yaşanan dramayı derinlemesine hissettirerek karakterin içsel çatışmalarını başarıyla aktarıyor. Ayrıca, komşu karakterlerine hayat veren figürler, filmin toplumsal yönünü güçlendiren önemli katkılar sağlıyor. Tüm bu oyuncular, kentsel dönüşümün etkilerinin altını çizen sahnelerde gösterdikleri yetenekleriyle filme zenginlik katıyor.
Çatlak Duvarlar, kentsel dönüşüm projelerinin sosyal ve psikolojik etkilerini sorguluyor. Aile, komşuluk, dayanışma ve aidiyet duyguları gibi kavramlar, filmde güçlü bir şekilde işleniyor. Kentsel dönüşüm uygulamalarının, sadece binaları değil, insanların yaşam biçimlerini ve tarihsel bağlarını da yıktığını vurgulayan film, izleyicileri bu durumu eleştirmeye teşvik ediyor. Bireylerin, toplumlarında nasıl yer aldıklarını ve çaresizlikle nasıl başa çıktıklarını gözler önüne sererek, sosyal eşitsizliklere ve siyasi hesaplaşmalara ışık tutuyor. Sonuç olarak, Çatlak Duvarlar, sadece bir aile hikayesi değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri sunuyor.
Film, gerçekçi bir anlatım tarzına sahip. Düşük doğal ışık kullanımı ve yakın plan çekimler, karakterlerin duygusal durumunu daha iyi yansıtır. Mekan seçimi, İstanbul’un kentsel dönüşüm geçiren bölgelerindeki gerçekçiliği artırırken, geniş açılı sahneler gündelik hayatın kaosunu göstermektedir. Yönetmenin seçtiği sinematografik dil, izleyiciyi olayların içine çekmektedir.